İZODER'den Mantolama Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

 

 

 

Mantolama malzemeleri

kanserojen maddeler içerir.

GERÇEKTE OLAN

  • AB’de kullanılan hammadde ve teknolojiler ile üretilen ısı yalıtım malzemeleri 305/2011/AB sayılı Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamında üretilerek gerek yurt içi gerekse de AB dâhil olmak üzere yurt dışı pazara CE işareti ile arz edilmektedir. 305/2011/AB sayılı Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamındaki ürünler; “sağlık, hijyen ve çevre” temel gereği çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu bağlamda CE işaretine tabi olan ve bu işaret vasıtasıyla AB ve Türkiye pazarında kullanılabilen bir ürünün kanserojen olması söz konusu olamaz.
  • Söz konusu ısı yalıtım ürünlerinin birçoğu (EPS, XPS) inşaat sektörü dışında gıda, ambalaj dâhil birçok sektörde de güvenle kullanılmaktadır.  

 

 

 

Mantolama yangın

yönetmeliğine aykırıdır.

GERÇEKTE OLAN

Resmi Gazete’de yayınlanan Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelikte ve ilgili genelgelerde yasaklama söz konusu değildir. Bu mevzuat ilgili uygulamaların nasıl kullanılması gerektiğini tarif etmektedir. Ülkemizde yirmi yılı aşkın süredir kamu projeleri dahil 400 milyon metrekare üzerinde mantolama uygulaması yapılmıştır.

 

 

 

Dübeller binayı

delik deşik ederek zayıflatır

GERÇEKTE OLAN

Dübellerin gerek yüzeysel alanın küçüklüğü sebebiyle gerekse 1970li yıllardan beri Avrupa’da edinilen tecrübeyle etkisinin ihmal edilebilecek seviyede olduğu ve bina statiğine negatif etkisi olmadığı gözlemlenmiştir.

  • Taşıyıcı elemanlara yapılan dübeller; “pas payı” denilen, görevi sadece taşıyıcı elemanlardaki demir donatıyı dış atmosfer koşullarından ve korozyondan korumak olan, doğrudan bu elemanların taşıyıcılığıyla alakası olmayan katman içinde kaldıkları ve taşıyıcı elemanların asıl taşıyıcılıklarını gerçekleştiren kesit çekirdeğine nüfuz etmedikleri için, bina statiğine olumlu veya olumsuz bir etki yapmamaktadırlar.
  • Endişeyle yaklaşılan bu konunun cephe alanın çok küçük bir kısmı ile ilgili olduğu kolaylıkla hesaplanıp görülebilir:  Yüzey alanı 10.000 cm² olan 1 plakada; açılan dübel alanı sadece  4,71 cm² olmaktadır yani oransal olarak 10.000’de 5’in (onbin de beş) altındadır. Hatta yapı statiğine herhangi bir katkısı olmayan dolgu duvar alanlarını da düşecek olursak alansal olarak dübel uygulaması çok daha küçük bir yüzeyde sınırlıdır. Dolayısıyla bu yönüyle de bakıldığında bina statiğine olumsuz bir etki yapmayacağı açıktır.
  • Avrupa Komisyonu’nun M/489 sayılı kararına göre CEN’den mantolama sistemleri için bir standart hazırlanması talep edilmiştir. Bu talepte, Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği ‘nde yer alan 7 temel kritere göre mantolama sistemlerinin sağlaması gereken temel gerekler belirtilmiştir. Bir numaralı temel gerek, “mekanik dayanım ve stabilite”dir. Yani mantolama sisteminin bina statiğine etkisi. Avrupa Komisyonu’nun CEN’e yaptığı M/489 sayılı talebe göre, mantolama sitemleri bina statiğine negatif etkisi olmadığı varsayıldığı için, mantolama sistemlerinin bu temel gereğe ilişkin bir teste/değerlendirmeye tabi tutulmasına gerek görülmemiştir. Bu görüşün oluşmasında, mantolama sistemlerinin Avrupa pazarında 1970‘li yıllarda başlayan uygulamalarından kaynaklı tecrübe ve akademik bilgi birikimi mutlak ki, Avrupa Komisyonu Yapı Malzemeleri Yönetmeliğinin bu en temel maddesi konusunda mantolama sistemlerinin bir değerlendirmeye tabi tutulmasını gerekli bulmamıştır.
  • Konu ile ilgili olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü Yapı ve Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin 2008 yılında yayımlanan teknik raporunda ülkemizdeki muhtelif bina tipleri için bu konu ele alınmış ve gerekli statik hesaplar yapılarak “Yönetmeliklere uygun yapılmış bir yapıda, dış cephe ısı yalıtımının ilgili yönetmeliklere uygun olarak yapılması halinde, yapının taşıma gücünde kayda değer bir azalma olmayacağı” sonucuna varılmıştır.

 

 

Hava almayan duvarlar sebebiyle havasız kalınıyor veya pencere açılmak zorunda kalındığı için binalar kışın soğuyor, yazın ısınıyor, yalıtım zahmeti boşa gidiyor.

GERÇEKTE OLAN

  • Binalarda ihtiyacımız olan taze hava, bina kabuğu üzerinden gerçekleşecek geçişten çok daha fazladır. Bundan dolayı, dış cephe duvarlarında mantolama olup olmadığına bakılmaksızın, taze hava ihtiyacımız için binalar mutlak suretle pasif veya mekanik olarak havalandırılmalıdır.
  • Havalandırmayı ilgilendiren diğer konu enerji verimliğidir. Havalandırma ile dışarıdan taze hava temin ederken, içerideki ısıtılmış havayı da dışarı atarız. Bundan dolayı, ileri ısı yalıtımını artırmaya yönelik standartlar (örneğin pasif ev standardı) binaların düşük hava değişim katsayısına sahip olmasını ister ve bunun standart testler ile ispatlanması gerekir.
  • Mantolama ile binanın masif kütlesi sıcak tutulduğu için, pencere açılmak sureti ile yapılan havalandırma sonrasında oda eski sıcaklığına hızlı bir şekilde gelir. Mantolama olmayan binalarda ise, duvarlar soğuk olduğu için, havalandırma sonrası oda sıcaklığı hızlı yükselemez. Bu sebeple, mantolama olmayan binalarda havalandırma yapmaya eğilim psikolojik olarak daha düşük olacağından iç hava kalitesi de daha düşük olacaktır.
  • Bina kabuğundan beklenen, havalandırmadan ziyade su buharı geçirgenliğidir. Çünkü, su buharı  yoğuşma dolayısıyla bina kabuğu içerisinde kalabiliyor. Bina kabuğunun bu yoğuşma suyunu bertaraf etmeye yetecek asgari su buharı geçirgenliğine sahip olması gerekir. Bu sebeple, TS 825 standardında yoğuşma hesabı yapılmaktadır.

 

 

Mantolama söylendiği gibi

%50 yakıt tasarrufu sağlamıyor

GERÇEKTE OLAN

  • Elde edilen tasarrufun oranı, bina tipi, bina kullanım özellikleri, yalıtım kalınlığı, yalıtım bütünlüğü, iklim vs. gibi birçok parametreye bağlıdır. %50 tasarruf ortalama bir  hesap değeridir, altında gerçekleşebileceği gibi çok üzerinde de olabilir. Aşağıda, konuyla ilgili yapılmış deneysel çalışmaların sonuçlarını bulabilirsiniz. Türkiye standartlarında bir mantolama yapıldığında büyük oranda %50 tasarrufa ulaşıldığı gözlemlenmektedir.
  • Bununla birlikte, Mantolama sonrası %50 tasarruf beklenirken %30 elde edilmişse, aradaki %20’lik fark konfor artışına gitmiş olabilir. Yani yalıtım sonrası konut sahibi “ne de olsa yalıtımım var” mantığı ile sıcaklık set değerini yükseltebilir veya kalorifer peteğini kıstığı/kapattığı odaların peteğini açabilir. Bu gibi durumlarda %50’lik tasarrufun %30’u faturaya yansır iken %20’si konfor artışı olarak bina sahibine geri döner. Bundan dolayı bina sakinleri hesaplara güvenmeli, toplam fayda değerlendirmesi yapmalıdır.

ÖRNEKLER

  • Mevcut binalardaki enerji tasarruf potansiyelinin araştırılması ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi amacıyla ile Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü (EIE) ile Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) işbirliği yaparak “Artık Yuvam Daha Sıcak” ismiyle bir proje gerçekleştirildi. Bu proje kapsamında; aktif olarak kullanılan bir binanın enerji performansına dair ön analizlerinin yapılması, söz konusu binanın enerji verimli hale getirilmesi için yapılması gerekli olan tedbirlerin belirlenerek hayata geçirilmesi ve uygulamanın tamamlanmasının ardından tekrar ölçümlerin yapılarak elde edilen tasarrufun tespit edilebilmesini hedeflenmiştir. Binada yapılacak ısı yalıtımı uygulamalarında; TS 825 standardında verilen gereklilikleri sağlayan minimum kalınlıkta malzeme kullanılmıştır. Ele alınan binada fiziki şartların uygun olmaması dolayısı ile toprağa basan döşemelerde ısı yalıtımı uygulaması gerçekleştirilememiştir.
  • Uygulama yapılmadan önceki yıllarda derece-gün başına doğal gaz tüketimi ortalama 27m³ iken uygulama yapıldıktan sonraki 2005–2006 sezonunda doğal gaz tüketimi 10m³’e gerilemiştir. Buradan hareketle yapılan uygulamaların %63 oranında enerji verimliliği sağladığı ortaya çıkmaktadır.
  • Yapılan uygulamalar ile söz konusu binada kullanılan doğal gazın ortalama %63 oranında azalması ile her yıl ortalama 108 ton CO2 emisyonunun atmosfere salınmaması anlamına gelmektedir. Yatırım maliyetleri göz önüne alındığında ısı yalıtım uygulamalarının geri ödeme süresinin 3,7 yıl olduğu tespit edilmiştir.
  • Almanya Pasiv Ev Enstitüsü Darmstadt tarafından yapılan bir çalışmaya göre, yalıtılan evler ile yalıtımsız evler arasındaki fark; soğutma giderlerinde yüzde 42 tasarruf (yalıtımsız 160kWh/m2/yıl, yalıtımlı 93kwh/m2/yıl), ısıtma giderlerinde ise yüzde 80 tasarruf (yalıtımsız 28 litre/m2/yıl, yaltımlı 5 litre/m2/yıl) sağlamaktadır. Bu veriler Freiburg Öko Institute ve TÜV Rheinland tarafından 3 litre evler için de onaylanmıştır. 3 litre evlerindeki tasarruf yüzde 80'nin de üzerindedir.